Sunday, September 1, 2013

Mühürlenmiş Zaman ve Bir Delinin Haykırışı!



muhurlenmis-zaman-andrei-arseniyevic-tarkovskyÇağlar boyu zamanı yakalamak, anın sanatçısı olmak adına birçok form geliştirilmiş, üsluplar denenmiş, yeni akımlar ortaya çıkmış. Hemen hepsi sanatçının kendini ifade etmeye olan açlığından ve zamanı yakalamak adına verdiği uğraştan doğuyor bana kalırsa. Örneğin Bach kalplere, hislerini -o anı- işleyebilmiş notalarıyla ya da Puşkin şiirleriyle kendi çağının aşk öykülerini mühürlemiş ve kulaklarımıza fısıldamış yıllar öncesinden. Fuzulî kendi çölünde susamış Kays’lar için inci gibi dokumuş zamanı sayfalara. Ve şiir, en sade yaşam biçimi olmuş sanatın aşka ve inanca uzanan yolunda.
Çok söze ne hacet, Yunus misali, “Et-ü kemik büründüm Yunus deyü göründüm”. İnsanlığın bütün yaşam öyküsünü özetlemeye bu yeterdi. Şiirin sadeliği, yaşamı en salt kelimelerle özetlemekte, yoksa sadelikten murat, kelimelerin yalınlığı değil. Çünkü dolambaçlı anlatımlardan kaçmak, kurtulmak ve haykırmaktır şiir.
İnsanlık bu formlar üzerinden ruhunu beslerken zamanı yakalamanın, mühürlemenin yeni ve gerçekçi bir yolunu keşfetmişti Lümiereler, sinematograf. O gün, Grand Café’de olmayı, sinema perdesinde, yaklaşmakta olan trenden ürkerek kaçan insanları seyretmeyi çok isterdim. O gün bir milattı, zaman dondurulmuş ve hapsedilmişti. Belki adına sanat denilemezdi o gün için ama sanatın en salt biçimi, doğum sancıları çekmeye ilk o gün başlamıştı.
Fakat insanlar yıllarca sinemayı diğer sanat dallarını kaydetmeye yarayan bir araç olarak gördüler. Sadece edebiyatçılara senaryo yazma hakkı verildi ve sinema, edebiyat-tiyatro ikilisinin alt dalı olarak işlendi. Sonra birileri edebiyatçıların betimsel anlatımıyla, tiyatronun biçimsel yoğunluğunun yanında zayıf kalan içsel boşluğuyla sinemayı bağdaştıramadıklarını yüksek sesle dile getirerek yeni üsluplar, anlatım biçimleri arayışına girdiler. Bu sancılı dönemin tam ortasında sinema tarihine kendi üslubu, kendi biçim ve formu ile damgasını vuran bir isim yerleşti: Andrei Arseniyevic Tarkovsky.
Tarkovsky, tüm kurgu kurallarını ve görseli sabit ve mekanik hale dünüştüren görüntü kuramlarını yıkarak yeni bir soluk getirmişti sinemaya. Kamera ile şiir yazılabileceğini ispatlamıştı ve adı, hep sinemanın şairi olarak anıldı.
muhurlenmis-zaman-andrei-arseniyevic-tarkovsky-mirrorSinemanın felsefi alt yapısını, araç olarak da, sanat olarak da mahiyetini çok iyi kavrayarak yeni bir form oluşturma yollarını arayan Andrei Tarkovsky “Umuyorum ki gelecekte insanlar, sinemanın edebiyat ve tiyatrodan ayrı bir sanat dalı olduğunun farkına varacaklar” derken aslında bu arayışının altını çizmiş oluyordu. Kendini ifade edecek bir kurgu kuramını aradı hayatı boyunca ve şiiri anlam dünyasına daha yakın hissederek bu yolda eserler vermeye çalıştı. Bir sanatçının vecd halini tetikleyen en önemli unsuru fark etmişti çünkü. Tefekkür. İnsanı tefekkür edebilen ve onu anlayan sanatçılara hayranlığı da bu sebeptendi. Hermann Hesse ve Dostoyevski’ye hayranlığı da yine aynı sebeptendi.
Hayatı bir arayış içinde geçti Tarkovsky’nin. Film yaparken arayan ve film yaparken düşünen iki yönetmenden biriydi. “Yönetmen nedir?” diye sorusunu, yine kendi gibi, film yaparken düşünen bir yönetmenle cevapladı Bresson. Bu yanıt, gelişim ve düşünce sürecine ne kadar önem verdiğinin ispatıydı.
Evet, bütün filmlerinde düşündüğü, aradığı ve sonunda o vecd haline ulaştığında, heyecanla kabından taşanları aktardığı şahesere ulaşmıştı Tarkovsky; Stalker. Stalker’a kadar çektiği bütün filmleri sanki sancılı bir arayıştı Tarkovsky için. Her filminde hatta her planda arayıp durdu Stalker’ı ve onunla sinemasını zirveye taşıdı. Ona göre Stalker da bir arayıştı: “Sanatçının inançlarına dayanarak neler başarabileceğini savunuyorum bu filmle.” Ardından son filmi Offret’i, sinemasını özetlercesine sundu izleyiciye. İlk sahnesiyle hayattan, şiirden, edebiyattan, müzikten ve resimden ne anladığını ve bunu nasıl sinema ile birleştirdiğini gözler önüne serdi.
muhurlenmis-zaman-andrei-arseniyevic-tarkovsky-mirrorDüşünce biçimini, formunu ve anlam dünyasını film yaparak genişleten Tarkovsky, tüm birikimini, hayatını ortaya koyduğu sinemaya aktarmakta kararlıydı ve ona göre yaptığı işin hakkını vermek her usta gibi bilgiyi paylaşmaktan geçiyordu. Tüm düşüncesini bir kitapta topladı: Mühürlenmiş Zaman.

Mühürlenmiş Zaman, doğal olarak Rusça kaleme alınmış olmasına rağmen 1980’lerde Almanya’da “Zamanın Heykeltıraşı” ismi ile basıldı. Almanca metinden çevrilerek ülkemizde “Mühürlenmiş Zaman” olarak çıkarıldı. İsmi üzerine dahi düşünülmesi gereken eser, sinema kuramlarını bilip, onları yıkan bir şairin ufkunda gezdiriyor bizi. İsmine gelince, araç ve sanat olarak sinemanın mahiyetini çok iyi anlayan bir sanatçı olduğunu söylediğimiz Tarkovsky, elbette ki sinemanın malzemesini iyi biliyor ve zamanı mühürlemeyi, kamerasını nereye koyacağını, mermerindeki fazlalıkları nasıl tıraşlayacağını çok iyi biliyordu. Başka nasıl bir isim düşünülebilirdi ki zamanı mühürleyen bir sanatçının, bilgi birikimini, tıpkı çok sevdiği Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sında toplaması gibi derlediği esere.
Sanatçı bana kalırsa tüm formunu, eserini ortaya koyduğu sanatı tartışmaya açıyorsa, onu süslü, şatafatlı ve gösterişli oyunların gizinde boğmadan sunabiliyorsa berraktır. Hatta bunu yapmıyorsa sanatçı olmanın başat sorumluluğunu yerine getirememiştir. Öyle ya, onu, aslolan sanatçıyı taklitten ibaret olan sanat nasıl gizlenir. Bu sebepten olsa gerek Tarkovsky kendini eleştirenlere cevap vermek ve aslında nasıl bir iş yaptığını anlatmak zorunda kaldığı için bir kaç izleyicisinden gelen mektupları kitabının başına koyduktan hemen sonra filmlerini anlatmaya başlamış ve kendi filmlerinden neler öğrendiğini, nasıl bir tekamül sürecinden geçtiğini anlatmaya koyulmuş ve bu anlatım sistemi etrafında şekillenen kitaba bütün film felsefesini ve bilgi birikimini aktarmıştır.
muhurlenmis-zaman-andrei-arseniyevic-tarkovsky-mirrorPeki, bir sanatçı kendi eserlerinden ne öğrenebilir ki? Dediğimiz gibi o, film yaparak düşünen, işin içinde gelişen bir sanatçıydı. İnsanı anlamış ve onun gelişim sürecini iyice tefekkür ederek bir tekamül sürecinin var olduğunu gözlemlemiş, buna göre davranmış bir sanatçıydı Tarkovsky. Her sanatçının elbette ki inişli çıkışlı eserleri olabilir. Bazı katmanlar arasında geçiş dönemleri olsa da herkese hitap edecek, en iyi eseri şudur denilebilecek eserler ortaya koymuştur. Örneğin benim gibi düşünenler, onun en iyi eserinin Stalker olduğunu savunurken, zamanımızın en önemli düşünce ve fikir adamlarından birisi olan Dücane Cündioğlu, Tarkovsky’nin en önemli eserinin Andrei Rublev olduğunu söyler.
Aslında düşünen ve insanı tefekkür eden hatta kâinatı tefekkür eden inançlı inançsız tüm insanlara seslenmektedir Tarkovsky. Bunu kitabındaki satırlara işlemiştir. İnsanı anladığınızda ona hitap etmeyi de başarabilirsiniz kitabıdır bu aynı zamanda. Filmlerine hep şiirselliği yerleştirmiş ve o şiirsellikle inancını betimlemiştir. Bu betimlemeyi de ideal karakterlerin her birinin bir peygamberden esinlendiğini sezdirerek yapmıştır. Bunları yaparken de, yaptıktan sonra da süslerle boğmamış aşikârane dile getirmiştir. Çünkü derdi hap vermek değil; fikirlerini, hayata bakışını ve duygularını dayatmak değil; o alanda izleyiciyi özgür bırakmak ve içinde bir tecrübe alanı açarak herkese kendi ferdiyetini teslim etmekti.
Tüm bunları, filmlerini bitirmiş bir yönetmen, şiirini tamamlamış bir şair olarak kaleme almış ve tekamül sürecini tamamlayan düşünürün kendi sinemasının manifestosu tarzında dayatmalara girmeden yine sinema dilindeki gibi şiirsel bir üslup ile toplamış olan Andrei Tarkovsky Mühürlenmiş Zaman’ı gelecekteki sinemanın şairlerine ve onları anlamaya çalışanlara armağan etmiştir. Belki ona büyük bir ustanın “O yönetmenlerin şeyhidir.” demesi de bundandır. Hayatını film çekmeye adamış olan Tarkovsky tüm yönetmenlerin hocası, sinemanın şairidir.
Bekir'e.

Andrei Tarkovsky-- Bir Delinin Haykırışı--Nostalghia(Türkçe Altyazı)-F

 İnsanoğlu dinle!

Domenico burada, Bagno Vignoni'nin delisi.
Hayır, onun deli olmadığını biliyorum.
Öyleydi, bunu anlayacaksın.
O burada Roma'da, bir gösteri için.
Üç gündür konuşmalar yapıyor.
...

Nasıl gidiyor?
Kalbin nasıl?
Bilmiyorum, sınıra dayandım.
İçimde hangi atam konuşuyor?
Hem aklımda hem de bedenimde...
Aynı anda ayrılamam.
Bu yüzden tek kişi olamıyorum.
Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Fazla büyük usta kalmadı.
Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
Okul duvarları, asfalt ve refah reklâmlarının
Uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere...
Böceklerin vızıltıları girmeli.

Her birimizin gözlerini ve kulaklarını...
Büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
Yapmamamızın bir önemi yok!
O isteği beslemeliyiz...
Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz...
Sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız...
El ele vermeliyiz.
Sözüm ona sağlıklıları...
Sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.

Siz sağlıklı olanlar!
Sağlığınız ne anlama gelir?
İnsanoğlunun bütün gözleri, içine...
Daldığımız çukura bakıyor.
Özgürlük faydasızdır...
Eğer gözlerimizin içine bakmaya...
Yemeye, içmeye ve...
Bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa!
Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler...
Sözüm ona sağlıklı olanlardır.