“Cinsel düşlere
dayalı fetiş tanımlaması aklımıza, Ömer Kavur’un Anayurt Oteli’ndeki Katip
Zebercet’le konaktan bozma otelde bir gece kalıp giden gizemli kadını
getiriyor. Macit Koper, Yusuf Atılgan’ın romanındaki baş karakter Zebercet’i
büyük bir başarıyla oynuyor, gizemli esmer güzelini ise Şahika Tekand…
Filme
‘cinsel hayal’ gibi girip yok olan,yalnızca otel katibinin düşlerinde yaşayan
Tekand, 1960’larin nostaljisi Leyla Sayar gibi bebek yüzlü değil ama onun gibi
gizemli bir cinsellik tasiyor.Otel merdivenlerinde sırtından kameranın izlediği
Tekand’ın Zebercet’ten oda isterken bir dönüşü ve bir bakış atışı var ki
…müthiş rüzgarlı ve sıcak…
Bu rüzgarlı
sıcaklık, Zebercet’in dünyasında giderek kriminal bir cinselliğe dönüşünce bir
sonu oluşturacaktır, yani Zebercet’in ölümünü.
Tutkuyla
beklenen,ama bir türlü gelmeyen kadının bir gece kaldığı oda, kül tablasındaki
yarım kalmış rujlu sigaralar, kenarı rujlu çay bardağı, yatağı ve kurulandığı
havlu birer “cinsel simge” olacaktır. Gelmeyen kadını düşleyip, temizlikçi
kadınla uyurken yatması, Songül Ülkü’nun odada sevgilisiyle sevişirken şehvetli
iniltilerini kapı arkasından dinlemesi, onlari rontgenlemesi gibi cinsel
çeşitlemeler Anayurt Oteli’ni fetiş tutkular’a dönük erotik bir film yapar.
Cinsellik ve insan
olgusu, düşlerdeki kadının önce çıldırttığı sonra da intihara sürüklediği
Zebercet’le içiçe yaşamaktadir.
Türk sinemasında
Zuhal Olcay ve Nur Sürer gibi ‘olgun genç kadın’ tiplerini canlandıran Şahika
Tekand’ı, Ali Özgentürk’ün karşı tepkiler alıp kıyasıya eleştirilen filmi “Su
da Yanar” dada izleriz. Su da Yanar, Anayurt Oteli gibi bir düş filmi. Ancak bu
kez düşlenen bir kadın değil, bir şair, Nazım Hikmet’tir bu…
zuhal_olcay_sinematikÜnlü
şairin filmini yapmayı düşleyip, sansür ve politik baskılar nedeniyle bir türlü
bunu gerçekleştiremeyen bir yönetmenin hayatındaki iki kadini izleriz bu
filmde.
Yönetmeni Tarık
Akan, eşini Sahika Tekand, sevgilisini Fransız oyuncu Nathalie Duvarne
canlandırır.
İki kadının
tutkunu olduğu yönetmen, eşine eziyet ederken Fransız sevgilisiyle büyük aşk
yaşar. Yazık ki Nathalie Duvarne, Tarık Akan’la olan sevişme sahnelerinde
kamera karşısına çırılçıplak çıkarken dökülen bir cinsellik sergiliyor. Sonunda
iki kadının da ezildiği filmde, oyunuyla dikkati çeken yalnızca Şahika
Tekand’dır.
Simgesel
sahnelerde kimi zaman ilginç görüntüler ortaya koyan bu filmin bir sahnesinde
Tarık Akan, eşi rolündeki Şahika Tekand’ı yere yıktıktan sonra eteklerini
açar,külotunu sıyırır ve pantolonunun düğmelerini çözüp üzerine abanır.
Çizmelerinden kalçalarına kadar bacakları açılan genç kadın o anda, hayvanlaşan
devrimci yönetmenin altında insan olarak ta duyarlılığını yitirmiştir. Ölü
gibidir. Aşağılanmıştır…
İlginç burun yapısı
tipinin simgesi olan Şahika Tekand, Çetin Altan‘ın romanından Ümit Elçi’nin
uyarladığı ‘Bir Avuç Gökyüzü’nde yine sıcak cinselliğini doğal bir biçimde
sergiliyor. Mini etekli bacaklarıyla, sevecenlik akan yüzüyle evli ve bunalımlı
bir erkeğin tatlı metres’ini canlandırırken üzerindeki mini eteğiyle anlamlı
bir biçimde nasıl eğileceğini ve metresi olduğu Aytaç Arman’ın yatağında, bir
yaşamın ikinci kadın’ı olarak nasıl ustalıkla seviştiği ise gözden kaçmayan
ayrintilar…” *