Thursday, April 4, 2013

KRiMiNAL CiNSELLiK ŞAHiKA TEKAND:


http://i0.wp.com/sinematikyesilcam.com/wp-content/uploads/2013/03/kadinlar_matinesi_sinematik-1.jpg

 “Cinsel düşlere dayalı fetiş tanımlaması aklımıza, Ömer Kavur’un Anayurt Oteli’ndeki Katip Zebercet’le konaktan bozma otelde bir gece kalıp giden gizemli kadını getiriyor. Macit Koper, Yusuf Atılgan’ın romanındaki baş karakter Zebercet’i büyük bir başarıyla oynuyor, gizemli esmer güzelini ise Şahika Tekand…

Filme ‘cinsel hayal’ gibi girip yok olan,yalnızca otel katibinin düşlerinde yaşayan Tekand, 1960’larin nostaljisi Leyla Sayar gibi bebek yüzlü değil ama onun gibi gizemli bir cinsellik tasiyor.Otel merdivenlerinde sırtından kameranın izlediği Tekand’ın Zebercet’ten oda isterken bir dönüşü ve bir bakış atışı var ki …müthiş rüzgarlı ve sıcak…

Bu rüzgarlı sıcaklık, Zebercet’in dünyasında giderek kriminal bir cinselliğe dönüşünce bir sonu oluşturacaktır, yani Zebercet’in ölümünü.
Tutkuyla beklenen,ama bir türlü gelmeyen kadının bir gece kaldığı oda, kül tablasındaki yarım kalmış rujlu sigaralar, kenarı rujlu çay bardağı, yatağı ve kurulandığı havlu birer “cinsel simge” olacaktır. Gelmeyen kadını düşleyip, temizlikçi kadınla uyurken yatması, Songül Ülkü’nun odada sevgilisiyle sevişirken şehvetli iniltilerini kapı arkasından dinlemesi, onlari rontgenlemesi gibi cinsel çeşitlemeler Anayurt Oteli’ni fetiş tutkular’a dönük erotik bir film yapar.
Cinsellik ve insan olgusu, düşlerdeki kadının önce çıldırttığı sonra da intihara sürüklediği Zebercet’le içiçe yaşamaktadir.

Türk sinemasında Zuhal Olcay ve Nur Sürer gibi ‘olgun genç kadın’ tiplerini canlandıran Şahika Tekand’ı, Ali Özgentürk’ün karşı tepkiler alıp kıyasıya eleştirilen filmi “Su da Yanar” dada izleriz. Su da Yanar, Anayurt Oteli gibi bir düş filmi. Ancak bu kez düşlenen bir kadın değil, bir şair, Nazım Hikmet’tir bu…
zuhal_olcay_sinematikÜnlü şairin filmini yapmayı düşleyip, sansür ve politik baskılar nedeniyle bir türlü bunu gerçekleştiremeyen bir yönetmenin hayatındaki iki kadini izleriz bu filmde.
Yönetmeni Tarık Akan, eşini Sahika Tekand, sevgilisini Fransız oyuncu Nathalie Duvarne canlandırır.
İki kadının tutkunu olduğu yönetmen, eşine eziyet ederken Fransız sevgilisiyle büyük aşk yaşar. Yazık ki Nathalie Duvarne, Tarık Akan’la olan sevişme sahnelerinde kamera karşısına çırılçıplak çıkarken dökülen bir cinsellik sergiliyor. Sonunda iki kadının da ezildiği filmde, oyunuyla dikkati çeken yalnızca Şahika Tekand’dır.

Simgesel sahnelerde kimi zaman ilginç görüntüler ortaya koyan bu filmin bir sahnesinde Tarık Akan, eşi rolündeki Şahika Tekand’ı yere yıktıktan sonra eteklerini açar,külotunu sıyırır ve pantolonunun düğmelerini çözüp üzerine abanır. Çizmelerinden kalçalarına kadar bacakları açılan genç kadın o anda, hayvanlaşan devrimci yönetmenin altında insan olarak ta duyarlılığını yitirmiştir. Ölü gibidir. Aşağılanmıştır…
İlginç burun yapısı tipinin simgesi olan Şahika Tekand, Çetin Altan‘ın romanından Ümit Elçi’nin uyarladığı ‘Bir Avuç Gökyüzü’nde yine sıcak cinselliğini doğal bir biçimde sergiliyor. Mini etekli bacaklarıyla, sevecenlik akan yüzüyle evli ve bunalımlı bir erkeğin tatlı metres’ini canlandırırken üzerindeki mini eteğiyle anlamlı bir biçimde nasıl eğileceğini ve metresi olduğu Aytaç Arman’ın yatağında, bir yaşamın ikinci kadın’ı olarak nasıl ustalıkla seviştiği ise gözden kaçmayan ayrintilar…” *