Önder ELALDI
Politik göndermeleri güçlü olan filmlerden tanıdığımız Ken Loach, yeni
filmi ‘Meleklerin Payı’yla sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Loach’u
farklı ülkelerde ezilenlerin hikayelerini anlatmasıyla tanıyoruz.
Nikaragua’daki Sandinist hareketi ‘Carla’nın şarkısı’, İspanya iç
savaşına katılmış bir İngiliz’in hikayesini ‘Ülke ve Özgürlük’ ve
İRA’nın bağımsızlık mücadelesini konu alan ‘Özgürlük Rüzgarı’ gibi
filmleriyle tanıdığımız Loach, yeni filminde de bir işçi sınıfı
hikayesine yer veriyor. Senarist Paul Laverty ile uzun süredir beraber
çalışan Loach, bu geleneği yeni filminde de bozmuyor. Loach, sistem
içerisinde sıkışmış ve suça itilmek zorunda bırakılmış karakterler
üzerinden kapitalist sisteme içerden eleştiriler getiriyor. Önceki
filmlerinden farklı olarak, ‘Meleklerin Payı’ politik göndermeleri zayıf
olmakla birlikte anlatım teknikleri açısından da yenilikler içeriyor.
Film, birçok sahnesinde gülmecenin ötesine geçip komediye varabilecek
sahneleri içinde barındırıyor.
Aynı sınıfın içinde farklı yaşamlar
‘Meleklerin Payı’nda hayatın içinde çoğunlukla görmezden gelinen ama yaşamın büyük bir bölümünü oluşturan karakterlere yer veren Loach, İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’da bir grup genç suçluya mercek tutuyor. Film, toplumsal hayatın içinde suç olarak görülen davranışlar sonucu mahkemeler tarafından kamusal alanda çalışma cezasına çarptırılanların bir araya gelme hikayesi olarak başlar. Aynı sınıfın içinde farklı yaşamlara sahip bir çok insan, cezanın ortaya çıkardığı bir aradalık ile birbirini tanıyıp kendi hikayelerini dinler. Loach, burada suç ve ceza kavramı arasındaki gerilimi yansıtır. Ne onların yaptıklarını suç sayar ne de verilen cezayı ceza olarak gösterir. Cezayı, toplumsal hayatı yaratan davranış biçimi olarak işler.
Yüzde 2 meleklerin payı
Robbie uzun bir süredir işsizdir. Öfke kontrolü yaşayan bir genç olan Robbie, darp suçlamasıyla kamusal alanda çalışma cezası alır. Kamusal alanda çalışmaya başlayan Robbie, kendisi gibi aynı cezaya çarptırılanlarla beraber doğallığıyla bir grup olur. Metruk bir binayı onaran grup, cezanın uygulamasında görevli olan Harry’le yakın bir ilişki geliştirip dost olurlar. Harry, onları taşrada viski fabrikasını gezdirir. Grup, fabrikada viskinin yüzde 2’sinin buharlaşarak havaya karıştığını ve bu payın da ‘Meleklerin Payı’ olduğunu öğrenir. Bununla birlikte fabrikada değeri paha biçilmeyecek bir fıçı viskinin olduğunu duyarlar. İşte tam da bu pay filmin merkezine yerleşir.
Çalarak yaşam alanı açılıyor
Loach, Robbie’nin başını çektiği işsiz insanlardan oluşan grubu bu yüzde ikilik payın peşine düşürür. Grup, viskiyi elde ederek yaşamlarına yeniden yön vermek ister. Hayalleri, sistemin içinde yeni bir konum elde etmek üzerine kurulu olsa da bütünüyle paranın merkez olduğu bir gelecek tasarımı içine girmezler. Daha önceki filmlerinde kapitalizme köklü eleştiriler getiren Loach’un ‘Meleklerin Payı’ olarak mistize ettiği bölüşümün, yüzde ikilerde kalması izleyiciyi eşitsizlik üzerine kurulu yapının varlığını kabullenen bir algıya iter. Viskinin değerinin herhangi bir ölçüye dayanmadan milyonlarca sterlini bulmasını ise üstü kapalı bir şekilde eleştirir. Loach, bu kadar spekülatif yaşam karşısında, yoksulların bu alan içinden yaşam alanı açmalarını da meşru gösterir. Çalma bir anlamıyla yer değiştirmedir.
Aynı sınıfın içinde farklı yaşamlar
‘Meleklerin Payı’nda hayatın içinde çoğunlukla görmezden gelinen ama yaşamın büyük bir bölümünü oluşturan karakterlere yer veren Loach, İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’da bir grup genç suçluya mercek tutuyor. Film, toplumsal hayatın içinde suç olarak görülen davranışlar sonucu mahkemeler tarafından kamusal alanda çalışma cezasına çarptırılanların bir araya gelme hikayesi olarak başlar. Aynı sınıfın içinde farklı yaşamlara sahip bir çok insan, cezanın ortaya çıkardığı bir aradalık ile birbirini tanıyıp kendi hikayelerini dinler. Loach, burada suç ve ceza kavramı arasındaki gerilimi yansıtır. Ne onların yaptıklarını suç sayar ne de verilen cezayı ceza olarak gösterir. Cezayı, toplumsal hayatı yaratan davranış biçimi olarak işler.
Yüzde 2 meleklerin payı
Robbie uzun bir süredir işsizdir. Öfke kontrolü yaşayan bir genç olan Robbie, darp suçlamasıyla kamusal alanda çalışma cezası alır. Kamusal alanda çalışmaya başlayan Robbie, kendisi gibi aynı cezaya çarptırılanlarla beraber doğallığıyla bir grup olur. Metruk bir binayı onaran grup, cezanın uygulamasında görevli olan Harry’le yakın bir ilişki geliştirip dost olurlar. Harry, onları taşrada viski fabrikasını gezdirir. Grup, fabrikada viskinin yüzde 2’sinin buharlaşarak havaya karıştığını ve bu payın da ‘Meleklerin Payı’ olduğunu öğrenir. Bununla birlikte fabrikada değeri paha biçilmeyecek bir fıçı viskinin olduğunu duyarlar. İşte tam da bu pay filmin merkezine yerleşir.
Çalarak yaşam alanı açılıyor
Loach, Robbie’nin başını çektiği işsiz insanlardan oluşan grubu bu yüzde ikilik payın peşine düşürür. Grup, viskiyi elde ederek yaşamlarına yeniden yön vermek ister. Hayalleri, sistemin içinde yeni bir konum elde etmek üzerine kurulu olsa da bütünüyle paranın merkez olduğu bir gelecek tasarımı içine girmezler. Daha önceki filmlerinde kapitalizme köklü eleştiriler getiren Loach’un ‘Meleklerin Payı’ olarak mistize ettiği bölüşümün, yüzde ikilerde kalması izleyiciyi eşitsizlik üzerine kurulu yapının varlığını kabullenen bir algıya iter. Viskinin değerinin herhangi bir ölçüye dayanmadan milyonlarca sterlini bulmasını ise üstü kapalı bir şekilde eleştirir. Loach, bu kadar spekülatif yaşam karşısında, yoksulların bu alan içinden yaşam alanı açmalarını da meşru gösterir. Çalma bir anlamıyla yer değiştirmedir.
Klasik kurgu bilinen son! Grup, fıçıdan sadece dört şişe almayı başarır. İki şişesi de yolda traji komik bir şekilde kırılır. Ellerinde sadece bir şişe kalır. Bir şişeyi yüklü bir miktara satan grup, parayı aralarında paylaşırlar. Diğer şişeyi ise kendileriyle dostahane ilişkiler geliştiren Harry’e verirler. Robbie, parayı aldıktan sonra eşi ve yeni doğan kızayla yeni bir yaşama doğru yol alırken diğer arkadaşlarına iş bulma sözü verir. Klasik bir kurguya çoktan dönüşmüş ve bu şekilde son bulan hikayenin bitiminde de devam eden yaşam içinde kendilerini eski yaşamın davranış biçimleriyle konumlandıran insanların ayrılış hikayesini izliyoruz. Filmde durum analizinden öteye gitmeyen pasif bir anlatımı tercih eden Loach ve Laverty ikilisi, kendilerine daha yumuşak anlatımlar üzerinden yeni bir mecra mı yaratıyor yoksa tekil bir örnekten mi bahsediyoruz bunu gelecek fimlerinde izleyip göreceğiz..! |
KÜNYE: |
Ad: Meleklerin Payı Yönetmen: Ken Loach Oyuncular: Paul Brannigan, John Henshaw, Gary Maitland Süre: 106 dk |