Sunday, June 10, 2012

Filiz Ahmet, Elyesa Kaso ve Üsküp Türk Tiyatrosu Görüntüleri


Üsküp Türk Tiyatrosu ‘Sınırdaki Ev’i İstanbul’a taşıyor
Üsküp Türk Tiyatrosu, günümüz Makedonya’sında yaşanan çalkantıların anlatıldığı “Sınırdaki Ev” oyununu önce İstanbul’da, sonra İzmit’te sahneleyecek. Tiyatronun çiçeği burnunda müdürü Atilla Klinçe, Türkiyeli tiyatroseverlerle bu tür buluşmaların daha sık yaşanmasını istiyor.
Bir gün, bir şehri ‘gördüm’ diyebilmek için orada bir tiyatro oyunu izlemiş olma şartı getirilecekse bu şehir Üsküp olmalı. Türklerin, Arnavutların ve Makedonların aynı caddelerde omuz omuza yürüyüp, aynı kafelerde maküyato yudumladıkları bu şehirde, tiyatro binaları da beraberce kullanılır. Öğlen vakti, kendi sorunlarını kendi dillerinde dile getiren Arnavutlar, tiyatro binasının aynalarla kaplı koridorlarını terk edince sahne Türklere kalır. Seyircilerin neredeyse oyuna dahil olduğu küçük odada daha üç–beş saat önce konuşulan Arnavutça sözcükler kıyıya köşeye sinmeye vakit bulamamışken Türkçe sözcükler yetişiverir peşlerinden; soluk soluğa, karmaşık, dostluğun ve düşmanlığın kol kola dolaştığı bir hayattır onların payına düşen...
Gün boyu Osmanlı’dan yadigâr camilerini gezdiğimiz, çarşısını, şimdi çoğu resim galerisi olan hamamlarını dolaştığımız Üsküp’te, Türk Tiyatrosu’nun sahnelediği bir oyunu izlemek, günümüz Makedonya’sının etnik renkliliğini ve bu renkliliğin kimi zaman hayatı nasıl da zorlaştırdığını anlamamızı da kolaylaştırıyor. Sahnede seyrettiğimiz insanlar da, Osmanlı yadigârı köprüler, camiler ve çarşılarla birlikte ayakta kalma mücadelesi veriyor. Üstelik sahnelenen oyun çok manidâr; ‘Sınırdaki Ev’, Makedonya’da reddedilmeye çalışılan Osmanlı etkisinin hiç silinemeyeceğine atıfta bulunuyor ve Türklerin uzlaşmacılığı tercih eden yanlarıyla nasıl iki arada bir derede kaldığını biraz mizahî, biraz dramatik anlatıveriyor seyircisine. Polonyalı yazar Slavomir Mrozek’e ait kısacık bir hikaye olan ‘Sınırdaki Ev’i, Makedonya şartlarını göz önünde bulundurarak oyunlaştıran ve yöneten ise Yücel Erten.
Oyunda başrolleri paylaşan Bediya Begovska ve Atilla Klinçe ile, hem seyircilerin hem de oyuncuların bir türlü ayrılmak istemediği, geç saatlere kadar çayların içildiği, sohbetlerin koyulaştığı aynalı salonda görüşüyoruz. Begovska oyunda, iki ülkeyi ayıran sınır çizgisi evlerinin ortasından geçtikten sonra, durumu idare etmeye çalışan hazırcevap bir kaynanayı oynuyor. “Özel durumu olan bir memlekette yaşıyoruz ve oyun çok uygun bir zamanda sahneleniyor. Doğrudan bir mesaj vermeye çalışmıyoruz; ama aslında her şey çok açık. Biz, siyasete de sanat penceresinden bakmak zorundayız zaten.” diyor Begovska.
Kaynanadan sonra, damat rolünü oynayan Atilla Klinçe ile konuşuyoruz. 24 yıldır tiyatro sanatıyla ilgilenen Klinçe, Üsküp Türk Tiyatrosu’nun çiçeği burnunda müdürü aynı zamanda. “Nasıl buldunuz oyunu, beğendiniz mi?’ diye soruyor; belli ki Türkiyeli soydaşlarının düşüncesini önemsiyor. Eski Yugoslavya’dan günümüz Makedonya’sına gelinceye değin epey çalkantılı dönemler atlattıklarını söyleyen Klinçe için, evin ortasından geçen sınırın başka bir anlamı daha var: “Makedonya Türklerinin tek desteği Türkiye. Burada bir sorun olursa memlekete gideceğiz diyoruz. Orada akrabalarımız var, orası bizim vatanımız; ama aslında burası da bizim vatanımız. Biz Üsküp ile Edirne arasında kararsız kalmış insanlarız. Neresi bizim memleketimiz?” Atilla Klinçe, televizyon dizilerinde oynasa da tiyatroda seyirciyle kurduğu birebir ilişkiyi hiçbir şeye değişmeyeceğini söylüyor. Türkiye’de sanatseverlerin ‘tiyatro ve sinema salonları bomboş’ yakınması Üsküplüler için de geçerli. Klinçe, halkın tiyatroya ilgisizliğini, şehirde hemen her evde bulunan çanak antenlere bağlıyor. Üsküplü Türkler çanak antenlerinden Türk televizyonlarını izliyorlar; en beğenilen programlar ise, yerli diziler... Çanak antenler tiyatro oyuncularının Türkiye’deki sanatsal etkinlikleri takip etmesini de kolaylaştırıyor.
Ödüllerinden söz etmek istemeyen Klinçe; Üsküp Birlik Gazetesi’nde çalışan Leyla’nın ısrarıyla 1982 ve 1992 yıllarında Makedonya’da en iyi oyuncu seçildiğini söylüyor gönülsüzce... Atilla Klinçe’nin İstanbul ve İzmitli tiyatroseverlere bir de müjdesi var: İstanbul Şehir Tiyatroları’nın davetlisi olarak 3 Haziran’da Türkiye’ye gelecek olan Üsküp Türk Tiyatrosu ‘Sınırdaki Ev’i önce İstanbul’da, sonra da İzmit’te sahneleyecek.